Yüzyılın felaketini yaşayan Gaziantep’te enkaz başında bekleyiş devam ediyor
Depremden sonraki 5. gün. Bu sefer Gaziantep’in Nurdağı ilçesindeyiz. Gaziantep şehir merkezi Adıyaman ve Kahramanmaraş’tan “daha iyi” görünse de Nurdağı için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Şehre girerken yaklaşık iki kilometre sonra yine “yıkılmış” veya “ağır hasarlı” binalarla karşılaşıyorsunuz. Jandarma girişteki ilk enkazdan sorumlu. Önünde, ateşin yanında, yas tutan aileler, özellikle kadınlar ve anneler bekliyor. Hepsi yaşlı.
ANNE YASALARI
Geçmiş olsun dediğimiz anda Cennet Ana’nın feryatları yüreğimizi yakar. Başka bir teyze elimi tutuyor ve “Kızı ve torunu enkazdan ölü çıktı, onun için ağlıyor” diyor. Cenâb-ı Hakk’ın dilinden şu cümleler çıkıyor: “Kızım Fatma, seninle yeni evlendim kuzum. ‘Anne korkma bir şey olursa yanına koşarım’ dedim kuzum. Koşamadım, gelemedim anne. Sana ulaşamadım canım. Seni oradan çıkaramadım, elini tutamadım. Ben Eren’im. Güzel bebeğim, meleğim bebeğim. Sen Eren Bülbül kardeşin gibi şehit mi oldun? Ya ben ölseydim ve siz yaşasaydınız kuzularım. Yaktın, ciğerimi yaktın.”
direndiler
Cennet Ana da “geciken arama kurtarma çalışmaları”na çok kızdı, “4. Ölülerini buradan götürdükleri gün geldi. Gelmediler, bekledim. Hep ateşin yanında bekledim. Gidip ‘kızım Fatma’ diye bağırdım. Hiç ses yoktu” diyor, boğazımıza bir yumru oturdu diyor.
Cennet ananın yakınlarını kaybettiği enkazdan yaklaşık yüz metre ötede başka bir batığa ulaştık. Bir öncekinde gözyaşlarımız vardı ama diğerinde gülümsediklerini görünce ekibe sorduk, “Çok iş var mı yoksa içeride hala canlı insanlar var mı?”
Yanıt gecikmedi: “Dün sabah 7-8 sularında Derya Koluman’ı dışarı çıkardık ve 33 yaşındaki kunduracı Mehmet Akbulut kardeşimizin yanına geldik. Onu da kaldıracağız” dedi. Depremin beşinci gününde Mehmet ve Derya o binadan kurtuldu. Derya 102, Mehmet 107 saat direndi.
MEHMET KAHRAMAN
Mehmet Eser ve polis oğlu Mesut Eser… “Mucizevi Kurtuluş” bu iki isimle başlar. Mehmet amca aslen Erzincanlıdır. Depremin ardından Erzincan’da AFAD gönüllüsü olmak için başvurdu ve sokaklara çıktı.
“1992 Erzincan depreminde arama kurtarma faaliyetlerinde bulundum. 1999 Marmara depreminde de gönüllüydüm.Elektrik ve su tesisatından sorumlu olduğum gibi bina yapılarının kontrolündeyim. Depremi hisseder hissetmez gidip gönüllü oldum. Kahramanmaraş’ta dört kişiyi canlı kurtardım. Bu enkazın yanından geçerken “Sesimi duyan var mı?” diye sordum, ses geldi. Daha sonra benim gibi gönüllü olan Şırnak İdil’lilerle çalışmaya başladık. kazmaya başladım Ses yaklaştı…” Mehmet Amca konuşurken binada akrabaları olan aileler sözünü keser. “O öpülesi bir adam, o bizim kahramanımız” mısraları sürekli tekrarlanıyor.
HAYALLER DEĞİŞTİ
Depremin ilk gününden beri bölgedeyiz. 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremin merkez üssü Kahramanmaraş Pınarcık’tan sonra Kahramanmaraş Merkez, Gaziantep Merkez, Adıyaman, Gaziantep Nurdağı’nda çalışırken, Gaziantep’teki evleri yoksul olduğu için aile dostlarının kebapçısına anne babalarıyla sığınan çocuklarla buluştuk. depremden zarar görmüş durumda. Çocuklardan üçü kebapçı sahibine, diğer üçü ise kimsesiz aileye ait. En küçüğü henüz 4 aylık. Adı Humeira’dır. En büyüğü Yağmur, 12 yaşında. Muhammet, Emine, Haktan, Noah, Yağmur ve küçük Hümeyra. Depremin izlerini silmek için Cumhuriyet ekibi gülüp eğlenirken onlarla sohbet ettik. Çocukların “Ne olmak istiyorsun?” sorusuna verdikleri cevaplar gerçekten olağanüstüler. “Arama ve kurtarma ekibi çalışanı” olmak istiyorlar.
Yoruma kapalı.