Putin’in hayatına yön veren 7 kilit olay

14 dakika ilkin

Mark Galeotti, Akademisyen-Yazar

putin

Kaynak, Getty Images

Rusya Devlet Başkanı bugün 70 yaşına giriyor. “We Need To Talk About Putin” (Putin Hakkında Konuşmalıyız) kitabının yazarı, İngiliz akademisyen Mark Galeotti, Ukrayna’ya açmış olduğu harp ile bugün giderek “yalnız bir otokrat” görünümü veren Putin’in iyi mi bu noktaya geldiğini yazdı.

Putin’in fikir yapısını şekillendiren ve Batı’dan giderek uzaklaşmasına sebep olan yedi kilit olay:

Judoya başlaması, 1964

Putin 1952’de Leningrad’da (bugünkü adıya St Petersburg) dünyaya ulaştığında, şehir hâlâ 2. Dünya Savaşı sırasındaki 872 günlük kuşatmanın yara izlerini taşıyordu.

Putin okulda, haşin ve kavgacı bir çocuktu. O zamanlardaki en yakın arkadaşı Putin’i “Herhangi biriyle kavgaya tutuşabilirdi bundan dolayı kimseden korkusu yoktu” sözleriyle konu alıyor.

Ancak fizyolojik olarak narin bu çocuğun, sokak çetelerinin salgın etmiş olduğu bu kentte, kendisine avantaj sağlayacak bir şeylere ihtiyacı vardı. 12 yaşlarında ilkin Rus dövüş sanatı olan samboyu hayata geçirmeye başladı, sonrasında judoya geçiş yapmış oldu.

Kararlı ve disiplinli bir sporcuydu. 18 yaşlarında judoda siyah kemerini kazanmıştır ve ülke çapındaki yarışmada kendi yaş grubunda 3. oldu.

Tabii ki bu judo geçmişi, o zamandan bu yana Putin’le ilgili dikkatle yaratılan maço kimliğin bir parçası oldu.

Judo geçmişi Putin’in “tehlikeli bir dünyada kendinize güvenmeniz gerektiği” inancını da doğruluyordu.

Ve kendi sözleriyle devam edersek “Sadece bununla birlikte şunu da aklınızdan çıkarmamalısınız; kavga kaçınılmazsa ilk darbeyi siz vurun, ve o denli sert vurun ki rakibiniz ayağını kaldırıp size vuramasın”.

putin judo yaparken

Kaynak, Getty Images

(*7*)KGB’ye iş başvurusu yapması, 1968

O dönemde Leningrad’da 4 Liteyny Prospekt adresi insanların gitmekten kaçındığı bir yerdi, bundan dolayı burası Rus İstihbarat Servisi KGB’nin kentteki ana ofisiydi.

Stalin döneminde burada sorgudan geçen oldukca sayıda insan sonunda kendini gulag emek harcama kamplarında bulmuştu.

Buna karşın, Putin hemen hemen 16 yaşlarındayken bu binaya girerek kırmızı halıdan resepsiyona doğru yürüdü ve onu şaşkınlıkla izleyen görevliye “KGB’ye iyi mi girebileceğini” sordu.

Putin’e işe alınabilmesi için askerliği yapmış ve üniversite bitirmiş olması gerektiği söylendi. Hukuk okumasının işini kolaylaştıracağı bilgisini de alan genç Putin, sonrasında kesin bir halde hukuk fakültesini tamamlamış oldu ve giriş şartlarını yerine getirerek KGB’de işe alındı.

Sokakta yolunu bulmayı öğrenmiş olan Putin için, KGB kentteki en büyük çeteydi. Komünist Parti’yle bağlantısı olmayan bir kişiye bile güvenlik ve ilerleme imkanı sağlıyordu.

Fakat daha da önemlisi, burasının ona “gidişata yön veren insanlardan biri” olma fırsatı sunmasıydı. Putin’in gençken izlediği casusluk filmlerinden almış olduğu derslerle ilgili söylediği şeklinde; “Bir casus binlerce insanoğlunun kaderini değiştirebilir”.

Çevresini kuşatan çete, 1989

Tüm umutlarına karşın, Putin’in KGB’deki kariyeri istediği hıda ilerlemedi.

Güvenilir ve sağlam bir çalışandı fakat ‘yüksekten uçmuyordu’.

Bu yüzden Almanca öğrenmeye karar verdi ve bu onun 1985’de KGB’nin Dresden (Almanya) ofisinde görevlendirilmesini sağlamış oldu.

Putin burada rahat bir yaşam sürerken, Kasım 1989’da Doğu Almanya rejimi şok edici bir hızla çökmeye başladı.

5 Aralık’ta Dresden’deki KGB binası bir çete tarafınca kuşatıldı. Putin can havliyle en yakındaki Kızıl Ordu garnizonunu arayarak koruma istedi sadece “Moskova’dan buyruk gelmeden hiçbir şey yapamayız ve Moskova’da çıt çıkmıyor” yanıtını aldı.

Putin bu vakada, merkezi güçlerin ansızın çökebileceği korkusunu tattı. Devrin Sovyetler Birliği lideri Mikail Gorbaçov’un yapmış olduğu, doğrusu muhalif bir hareketle karşılaştığında hızla ve kararlılıkla karşılık vermemek, Putin’e bakılırsa bir hataydı ve bu “hatayı” yine etmemeye karar verdi.

“Petrol ve Besin” programına arabuluculuk etmesi, 1992

Sovyetler Birliği küçülüp dağılmaya doğru giderken, Putin KGB’den ayrıldı ve artık adı St Petersburg olan Leningrad’ın reformcu belediye başkanının yanında çalışmaya başladı.

Ekonomi özgür düşüşteydi ve Putin, 100 milyon dolar tutarındaki petrol ve metal karşılığında şehir halkının gereksinim duyan gıdayı almayı sağlayacak anlaşmayı yapmakla görevlendirilmişti.

Pratikte kimse bu antak kalma sonunda ortalıkta bir yiyecek görmedi.

Ama, hızla kapatılan bir araştırmaya bakılırsa; Putin, arkadaşları ve kentin gansgterleri bu parayı ceplerine indirmişti.

“90’ların yırtıcı dünyasında” Putin siyasal etkinin, paraya dönüştürülebilir bir meta bulunduğunu ve çete üyelerinin “kullanışlı müttefikler” olabileceklerini öğrendi.

Çevresindeki hepimiz bulunmuş olduğu konumdan faydalanırken, o niçin bunu yapmasındı ki?

Gürcistan işgali, 2008

ağlayan bir kadın

Kaynak, Getty Images

Putin 2000 senesinde Devlet Başkanı olduğunda, Batı ile pozitif yönde ilişkiler kurabilme umudunu taşıyordu – kendi deyişiyle buna eski Sovyetler Birliği genelinde bir tesir alanı oluşturmak da dahildi.

Ama umudu hızla hayal kırıklığına ve peşinden öfkeye dönüştü. Batı’nın bilfiil Rusya’yı izole edip, ufak düşürmeye çalıştığına inanıyordu.

Gürcistan’ın o dönemki cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili ülkesinin NATO üyesi olmak istediğini açıkladığında Putin öfkeden deliye döndü. Gürcistan’ın Rusya yanlısı ayrılıkçı bölge Cenup Osetya’da tekrardan kontrolü ele geçirme girişimini de bir bahane olarak kullanarak, bu ülkeye operasyon başlattı.

Rus ordusunun Gürcistan’ı yenilgiye uğratıp, Saakaşvili’yi ufak düşürücü bir sulh anlaşmasına zorlaması bir tek beş gün sürdü.

Batı öfkeden köpürmüştü sadece gene de bunun üstünden hemen hemen bir yıl bile geçmeden devrin ABD Başkanı Barack Obama, Rusya ile ilişkileri “resetleme” (tekrardan başlatma) teklifinde bulunmuş oldu.

Hatta 2018 Dünya Futbol Şampiyonası’nın ev sahipliği verilerek, Rusya ödüllendirildi.

Bu olanlar Putin’in güce dair inancını pekiştirdi. Artık açıktı ki güç kullanmak işe yarıyordu; zayıf ve istikrarsız Batı öfleyip pöfleyecek, sadece sonunda kesin bir irade karşısında geri adım atacaktı.

Moskova’daki protestolar, 2011-2013

2011’deki parlamento seçimlerinde usulsüzlük yapıldığına dair oldukca yaygın ve haklılık oranı da olan kamuoyu görüşü, sokakları hareketlendirdi.

Putin’in 2012’deki seçimlerde tekrardan aday olacağı açıklaması ise protestoları daha da alevlendirdi.

Moskova’daki Bolotnaya Meydanı ile özdeşleşen protestolarda binlerce şahıs sokağa çıktı. Bu, Putin yönetimindeki Rusya’da ilk büyük çaplı muhalif halk hareketiydi.

protestolar

Kaynak, Getty Images

Putin, protestoların Washington tarafınca ateşlendiği, yüreklendirildiği ve yönetildiğine inanıyordu ve direkt devrin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı suçluyordu.

Putin için artık şu açıktı; kılıçlar çekilmişti ve Batı direkt kendisinin üstüne geliyordu. Şu demek oluyor ki artık harp başlamıştı.

Covid karantinası, 2020-2021

Covid-19 salgını dünyayı tamamen durma noktasına getirirken, Putin otokratlar için bile alışılmadık derecede sert bir karantinaya girdi.

Onunla görüşecek kişiler iki hafta süresince güvenlik güçlerinin kontrolü altında karantinaya alınıyor, peşinden mikropları öldüren ultraviyole ışınlarının verildiği bir koridordan geçiyor ve dezenfektanla ‘yıkanıyordu’.

Bu dönemde Putin’le karşı karşıya görüşebilen müttefiklerinin ve danışmanlarının sayısı acıklı şekilde azaldı. Çevresinde bir tek, sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen ve onun her şeyine “evet” yanıtını veren “sadık şahinler” kaldı.

Alternatif görüşlere kapalı ve sokağı da artık kendi gözüyle oldukca azca görebilen Putin, bu ortam içinde tüm varsayımlarının doğru olduğuna, tüm önyargılarının haklı olduğuna inandı ve böylece Ukrayna işgalinin tohumları atılmış oldu.

***Profesör Mark Galeotti, “We Need To Talk About Putin” (Putin Hakkında Konuşmamız Gerek) kitabının yazarı ve “Putin’in Savaşları” kitabı da yakında basılacak.

Yoruma kapalı.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More

Privacy & Cookies Policy