Modern anlamda sömürge ülkesi ve esir millet haline düşeceğiz
28 Mayıs seçimlerine kısa bir süre kala Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faiz kararını sabit tuttu. Merkez bankasındaki net rezerv netleşirken, ekonomist Dr. Murat Kubilay bazı değerlendirmelerde bulundu.
Negatif net rezervin 2002 yılı seviyesine ulaştığını vurgulayan Kubilay, şunları kaydetti:
“1- AKP’nin ülkemizi çökerttiği, mali bağımsızlığımızı kaybetmemize neden olan durum bugün tarihi bir noktaya geldi. Merkez Bankası’nın net rezervleri EKSİ 0,2 milyar dolara düştü. Bu noktaya en son şubat ayında düştü. 1 Aralık 2002’de IMF ile 4 Şubat’ta anlaşma imzalandı.
2- Bundan sonra kimse lafı uzatmasın ve gerçekleri inkar etmesin. IMF günlerine geri döndük. Ayrıca, bu verilerin hileleri var. Örneğin, Katar ile 15 milyar dolarlık, Çin ile 6 milyar dolarlık, BAE ile 5 milyar dolarlık ve Güney Kore ile 2 milyar dolarlık ticaret anlaşmalarını azaltmadan durumumuz bu.
3- Dahası var; Suudi Arabistan’dan gelen 5 milyar doları, Azerbaycan ve Libya’dan gelen 1 milyar doları da unutmayalım. Elbette bu borçları ve kredileri bize vermelerinin sebepleri var. Suudilere ne olduğunu tahmin etmek kolay. Kaşıkçı davası. Ve diğerleri?
4- Milli menfaatlerimizi çiğneyen hangi gizli anlaşmalara imza attılar kim bilir. Unutmayın, bazen Dışişleri Bakanlığı personeli ve tercümanlar bile bu toplantılara dahil edilmiyordu. Keşke hepsi bu kadar olsaydı, Rusya’ya karşı Türkiye ile de muğlak ve orantısız ilişkiler var.
5- BOTAŞ doğalgaz borcunu ödemek için Merkez Bankası’ndan para almıyor. Hazineden herhangi bir hibe ve borç bulunmamaktadır. Rusya bize bedava gaz mı veriyor yoksa gizli bir borç mu alıyoruz? Şartlar nelerdir, verilen garanti nedir? BOTAŞ belirtildiği gibi Rusya’ya mı bırakılacak?
6- Bu tür söylentiler doğru olmayabilir. Ancak Tank-Palet Fabrikasının Katar’a nasıl verildiğini gördüğümüzde bu şüpheler bizi korkutuyor, kusura bakmayın, yönetim hakkı neredeyse hiçbir sermaye yatırımı yapılmadan Katar ile paylaşıldı. Üstelik bu; Acaba sırada Aselsan mı olacak?
7- Havelsan, Roketsan, TUSAŞ, TEI… Liste uzayıp gidiyor. Türk Telekom ve Turkcell de müzakere masasında mı? BOTAŞ gibi milli petrol şirketimiz TPAO da zaman zaman gündemdeydi. Ulusal elektrik iletim şebekemiz TEİAŞ’ta bulunmaktadır.
8- Umalım ki bunların hepsi asılsız iddialardır. O an Hazine’den döviz geliri garantili sözde yerli ve milli mega projeler geliyor. Tahminen 160 milyar dolarlık bir taahhüt var. Bu veriye abartı denir yani “açıkla” deyince gizli bahane olur.
9- Ayrıca bu taahhütlerdeki ödemeler sabit olmayıp; ABD ve Avrupa Para Birliği enflasyon oranına endekslidir. Çoğunun vatandaşlar tarafından kullanım oranı taahhüdün çok altında. Taahhüdü yerine getiren yani yine cebimizden çıkanlara Hazine’den direkt fiyat desteği var.
10- Ama bugünkü konumuz mali bağımsızlığımız, ona geri dönelim. Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de merkezi yönetim ülke çapında borçlanıyor. Nitekim bu oran Türkiye’de benzer ülkelere göre daha düşüktür. İlk bakışta güzel, değil mi? Maalesef şeytan ayrıntıda gizlidir.
11- Merkezi yönetimin toplam iç borcu 2,3 trilyon TL. Daha 5 yıl önce 550 milyar TL olduğunu, yani 5 kat arttığını not ediyoruz. Ama mesele bu değil. Tüm bunların TL olması gerekirken 581 milyar TL dolar, euro ve altın cinsinden. Demek ki böyle borçlanmışlar.
12- Merkezi hükümetin bile dış borcu var. Ne kadar? 114 milyar dolar. Kasım 2002’de sadece 56 milyar dolardı. Çok geriye gitmeyelim. Başkanlık sisteminden önce 89 milyar dolardı. Burada da şeytan ayrıntıda gizlidir. Kamu bankaları da var.
13- Kamu bankalarının toplam dış borcu 56 milyar dolar. 2002’nin sonunda kaçtı? 2 milyar dolar bile değildi. Başkanlık sistemi öncesi 46 milyar dolar. Farkında olmayabilirsiniz ama kamu bankaları dış borç batağında. Merkez Bankası bile 2 milyar dolardan 5 yılda 33 milyar dolara sıçradı.
14- Keşke her şey olsaydı; yerel yönetimler ve KİT de vardır. Orada 17 milyar dolar borcumuz var. Başkanlık sisteminden önce sadece 5 milyar dolardı. Hemen belirteyim; Artışın sebebi belediyeler değil; Yani Mart 2019’dan sonra CHP’li belediyelerle alakası yok.
15- Hesaplar karışabilir ve moraliniz bozulabilir. Toplanıyoruz. 2002 yılı sonunda kamu borcu 65 milyar dolardı. Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce 140 milyar dolar olan kamunun dış borcu şimdi 187 milyar dolar. Ayrıca Hazine Müsteşarlığı garantili proje bulunmamaktadır. Döviz borcu yoktur.
16- Maalesef bitmedi, özelleştirmeler de var. Son 21 yılda 63 milyar dolarlık kamu varlığı çeşitli şekillerde satıldı ve bunun önemli bir kısmı yabancılara satıldı. Bu son yıllarda yavaşladı. Nedeni; Satılacak çok az varlık kalmıştır ve yabancılar Türkiye’de sermaye kanununa güvenemezler.
17- İktidar seçimi kazanırsa her şeyin satılması çok muhtemel. Tabii ki milli sermayemizde kamuya ait olmasa da bazı özel kurumları da unutmayalım. Garanti Bankası, Denizbank, Finansbank, TEB, Şekerbank, Alternatifbank, ING Bank… Hepsi yabancıya gitti.
18- Sırada emlak var. Biliyorsunuz Türk vatandaşlığı önce 1 milyon dolara sonra 250 bin dolara pazarlandı. Şu anki fiyatı 400.000 dolar. Son 5 yılda 255 bin konut yabancıya satıldı. Arazi, tarım, ticaret ve sanayi arazisini bilmiyoruz. Vatan yağmalandı.
19- Bilgileri özetleyelim. Merkez bankasının net rezervleri 2002 IMF anlaşması seviyesinde, bundan Hazine’nin borç alınan swaplar ve diğer varlıklar için tuttuğu tutarı çıkarırsak EKSİ 76 milyar dolar. Yabancı merkez bankalarından 24 milyar dolar ve 7 milyar dolar borç alındı.
20- Hazinenin durumu da çok kötü. Dış borç 5 yılda 89’dan 111 milyar dolara fırladı. Kamu bankaları dipsiz bir kuyudur. KİT’leri ve yerel yönetimleri ekleyelim. Kamu borcu 2002 sonunda 65 milyar dolardan başkanlık sistemi öncesi 140 milyar dolara, bugün ise 187 milyar dolara fırladı.
21- Satılan evleri, arsaları, KİT’leri, emlak şirketlerini, ulusal bankaları saymıyorum bile. Bütün bunların 2 ana nedeni var. Birincisi, verimsiz kurulan ve gelişmeyen ekonomi, üretmez, dışarıdan ithalat yapar. Yani kazanarak değil, ödünç alarak tükettik.
22- İkinci sebep ise milli olmayan ve irrasyonel ekonomi politikalarıyla alışılagelmiş şekilde makul faizle borçlanmak yerine; Şüpheli, yüksek faizli anlaşmalarla, borç büyüdükçe büyüyoruz. Bu arada, ulusal çıkarların durumu sorgulanır hale geldi.
23- Finali yapalım. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet ayakta kalacak ve asla bölünmeyecektir. Ancak bu ülkenin güzelliklerini Türk milleti değil, yurtdışındaki bir grup yerli işbirlikçi ve yağmacı paylaştı. Tek yapabileceğimiz onu sandıkta durdurmak.
24- Yeni nesillere miras verilmezse ev sahibi olamayacaklar. Yabancı sermayeli şirketlerde çalışacağız. Temettüler yurt dışına gidecek. Ancak yoksulluk nedeniyle o ülkelerde ev ve iş yeri alamayacağız. Modern anlamda bir sömürge ülkesi ve tutsak bir ulus haline geleceğiz. Son sürüm 28 Mayıs!
25- Sermaye 21. yüzyılda küreselleşti. Borç alan değil yani bu haksızlık değil; Borç veren olmalısın. Bunlar verimsiz bir ekonomik sistemle ve ulusal çıkarları koruyamayan bir hükümetle sağlanamaz. Atalarımızı ve çocuklarımızı düşünün ve oy verin.”
1- AKP’nin ülkemizi çökerttiği, mali bağımsızlığımızı kaybetmemize neden olan durum bugün tarihi bir noktaya geldi. Merkez Bankası’nın net rezervleri EKSİ 0,2 milyar dolara düştü. 1 Şubat 2002’de bu noktaya kadar geriledi ve 4 Şubat’ta IMF ile anlaşma imzalandı.
— Dr. M. Murat Kubilay (@mmkubilay) 25 Mayıs 2023
Yoruma kapalı.